Sanat Dersi

Arkeoloji

Arkeolojinin Halk Bilimi İle İlişkisi

Kültürler doğar, gelişir ve kaybolur. Bazısı kaybolur gider bazısı ise kalır ama var bir gelişim içerisindedir. Toplum içindeki siyasi, kültürel, bilimsel olaylar, değişimler, gelişmeler ve evrimler üstüste binerek kültürü oluşturur. Bir kültürün o anki durumunu anlamak için onun geçmişini de bilmek gerekir. Halkbilimi bilindiği üzere bir ülke ya da belirli bir bölge halkına ilişkin maddi ve manevi alandaki kültürel ürünleri konu edinen, bunları kendine özgü yöntemleriyle derleyen, sınıflandıran, çözümleyen, yorumlayan ve son aşamada da bir birleşime vardırmayı amaçlayan bir bilimdir. Dolayısıyla halkbilimi bir toplumu her yönden inceler. Neredeyse tüm bilimlerdeki gelişmelerin sonuçları halkbiliminde toplanır ve halkbilimi bunları kendine göre sentezler.
olan kültürler hep bir

Sonuçta sadece o toplumun veya bölgenin bugünü ile değil geçmişi ile de ilgilenir. Dolayısıyla iilgilendiği noktalardan biri de hiç kuşkusuz o toplumun veya bölgenin tarihidir. Arkeoloji işte bu noktada devreye girer. Daha önce belirtildiği gibi (bkz. Bölüm 1:Arkeolojinin Tanımı) gerek yazılı gerekse de yazısız tarihin incelenmesinde halkbilimine yardımcı olur.

Ören Yerleri Nasıl Oluşur?

İklim koşulları, erozyon, çürüme, yıkılma bitki ve yavanlar tarafından kaplanma, insan elinden çıkmış mimarlık yapılarının yeniden toprak olmasına neden olan başlıca etkenlerdir. Nitekim arkeolojik alanlar da bu nedenlerle bir moloz yığını haline bırakılan bir bahçenin, bakımsızlıktan adım atmayacak derecede bitkilerle kaplandığını yada sahipsiz kalmış bir evin çok geçmeden adeta bir harabe yığını haline gelişine çoğumuz tanık olmuşuzdur. Yani kısaca, malzemesi ne olursa olsun, bakımsız kalan yapılar kısa zamanda yıkılmaya ve giderek bitki örtüsüyle kaplanıp tümüyle kaybolmaya mahkumlardırlar.

Eski çağlarda bu süreç, kullanılan dayanaksız inşaat malzemeleriyle uyumlu olarak, kuşkusuz ki, daha da hızlı bir biçimde işlenmiş olmalıydı.

Herkesin yakın çevresinde bu türde gelişmeler olmakla birlikte, arkeolojiyle uğraşmayan kişiler genellikle, farklı toprak tabakalarının evlerin ya da kentlerin üzerine zamanla nasıl örttüğünü anlamakta güçlük çekmektedirler. Bu yüzden de arkeologlara sorulan en başta geleni, toprak altında bir kent olduğunu nasıl anladıkları ve kazdıkları yerin altından duvarlar çıkacağını, nasıl önceden bilebildikleridir. Oysa bunu başarmak, kısa bir deneyim geçirmiş gen. Bir arkeolog için bile zor değildir. Arkeologun kaygısı kentin nasıl bulunacağı değil, yöredeki pek çok kalıntıdan hangisine kazı yapması gerektiği ve bu kazının yöntemidir.

Arkeolojik Kazı Sistemleri

Çağ farkı gözetilmeksizin her döneme ait kazılar için geçerlidir. Buna karşılık tabakalanmanın temel ilkeleri hiçbir zaman değişmemekle birlikte, kazı yöntemleri kazılacak alanın özelliklerine göre değişiklik gösterebilir. Sözgelimi günümüzde oldukça iyi durumda kalabilmiş kalıntıları kısmen toprak üzerinden de izlenebilen bir Osmanlı medresesinin kazısıyla, 7–8 bin yıllık üst üste tabakalaşma sonucu oluşmuş höyük türü bir yerleşme yerinin ya da altında mezar odaları bulunan Tümülüs veya kurgan denen tepelerin kazı yönteminin birbirinden farklı olması doğaldır. Tümülüs kazısıyla ilgilenen bir kazıcı tüm dikkatini bu tepeler üzerine yoğunlaştırır. Bu anıtta çoğu kez tek bir döneme aittir. Burada arkeologun ilgisi yalnızca mezar anıtının nasıl ve kim tarafından yapılmış olduğu üzerinde toplanmıştır. Buna karşılık bir yerleşme yerinin kazan arkeolog ise çok karışık sorular ve sorunlarla karşı karşıyadır. Çünkü burada birbiri üzerinde gelmiş ya da iç içe geçmiş düzensiz tabakalar söz konusudur.

İşte bu gibi durumlarda deneyimli arkeolog söz konusu ilkeleri kendine göre farklı biçimlerde uygulayarak sonuca varabilir.

Arkeolojik Kazı Yöntemleri

Toprak, aynen yazılı kaynaklar gibi, öncelikle çözümlenmesi, çevirisinin yapılması ve kullanılmadan önce değerlendirilmesi gereken tarihsel nitelikli bir belge olarak nitelenebilir. Ancak bu belge herkesin kolaylıkla okuyabileceği türde değildir; belirli bir eğitim ve deneyime gereksinim gösterir. Usta arkeologlarca okunabilen bu belgelerin yanlış değerlendirilmeleri halinde geçmişle ilgili bilgilerimiz de yanlış olur. Bu yüzden kazı son derece sorumluluk isteyen bir bilimsel etkinliktir. Bu sorumluluğu koşut olarak, kazı teknikleri her geçen gün biraz daha gelişmektedir.

Kazı bilimin temel amaçlarından biri, öncelikle kazılan bir yerin stratigrafisi yani tabakalanmasının doğru bir biçimde açıklanmasıdır. Stratigrafi sözcüğü aslında dünyayı oluşturan ve Latince straum adı verilen katmanların sıralanışlarını ifade eden jeolojiyle ilgili bir terimdir. Dilimize tabakalanma olarak çevrilebilecek bu sözcük arkeolojide yalnızca insanoğlunun yaşadığı zaman içinde oluşmuş görece daha yeni tabakalar için kullanılır.

Arkeolojide Kullanılan Tarihlendirme Yöntemleri

Arkeolojide kullanılan tarihlendirme yöntemlerini kabaca iki bölümde incelemek mümkündür. Bunlardan birincisi; radyoaktif yöntemler, ikincisi ise, radyoaktif olmayan fakat başka periyodik veya sürekli değişimlere dayanan yöntemlerdir. Radyoaktif yöntemleri de yine kendi içinde iki ayrı bölümde incelemek mümkündür. Bunlardan birincisi radyoaktif maddelerin miktarının zamanla azalmasına dayanan yöntemlerdir ki, bunlara örnek olarak Karbon 14, Potasyum Argon yöntemlerini gösterebiliriz. İkincisi ise, radyoaktiviteden dolayı çıkan enerjinin madde içinde biriktirilmesi olayına dayanır. Bu tür tarihlendirmeye örnek olarak da termoluminesans ve elektron spin rezonans yöntemlerini gösterebiliriz.
Radyoaktif olmayan yöntemlere gelince; bunlar da bir şekilde sürekli veya ritmik değişimlere dayanır. Örneğin, yerin manyetik alanının yön ve şiddetinin değişimi, yahut sürekli kimyasal değişimler gibi.
Radyoaktif tarihlendirme yöntemlerinin tümü radyoaktifliğin tabiatından dolayı mutlak tarihlendirme yöntemidir. Oysa radyoaktif olmayan sürekli ve periyodik değişimlerin çoğu doğal çevre şartlarına bağlı olmalarından dolayı, genellikle bağıl tarihlendirme yöntemi olarak kullanılırlar. Mutlak tarihlendirme yöntemi olarak kullanılabilmeleri için gereken şartlar için kalibrasyon eğrilerinin elde edilmiş olması gerekmektedir.

RADYOAKTİF YÖNTEMLER

Arkeolojik kazı teknikleri

Toprak, yazılı kaynaklar gibi önce çözümlenmesi, çevirisinin yapılması ve kullanılmadan öncede değerlendirmeye tabi tutulması gereken, tarihi nitelikli belge gibidir.Ancak bunu sağlıklı ve doğru yapabilmek için belirli bir eğitim ve tecrübe gerekir.Uzmanların okuyabildiği bu belgelerin yanlış değerlendirilmesi durumunda geçmişle ilgili bilgilerimiz de yanlış olur.Bu nedenle kazı son derece sorumluluk isteyen bilimsel bir etkinliktir.Bu sorumluluğa eş olarak kazı teknikleri de her geçen gün biraz daha gelişmektedir.Kazı biliminin temel amaçlarından biri,öncelikle kazı yapılan yerin stratigrafisinin (tabakalanmasının), doğru bir şekilde açıklanmasıdır.

Arkeolojinin Yöntemi

Arkeoloji, eski çağlara ait insan topluluklarının ürünü olan her şeyi toplar, sınıflandırır; bulunuş durum ve yerlerini de göz önüne alarak sonuç çıkarır.

Arkeoloji uygulamalı bir bilimdir. Bu özelliği ile Zooloji ve Botanik'le benzeşir. Botanik nasıl bitkileri, Zooloji nasıl hayvanları toplayıp, tamamlayarak, sınıflandırırsa; arkeoloji de eski kültür kalıntılarını toplar, tanımlayıp, sınıflandırarak, ait oldukları kültürleri ve zamanlarını belirler. Arkeolojik bir çalışmanın aşamaları şöyledir:

1. YܜZEY ARASTIRMASI: Arama bir arkeologun isidir. Yeraltında bulunan eski kültür kalıntılarını çıkarmada titiz bir çalışma yapmak gerekir. Arkeolojik Yerleşmelerin bulunması, belgelenmesi ve bunların herhangi bir kazı işlemine başvurulmadan bilimsel yöntemlerle incelenmesi, toprak üstündeki kalıntılarının elde edilip yorumlanmasına " yüzey araştırması " denir. Henüz bilinmeyen arkeolojik yerler, açık arazide yürüyerek ya da araba ile dolaşılarak bulunur. Amaçlı olarak yapılan bu araştırma, arkeolojik yüzey araştırmasının gerekli bir bölümüdür ve çalışmanın ilk basamağını oluşturur. Toprak üstü arama-yüzey araştırması- çeşitli merkezler üzerinde uygulanabilen bir yöntemdir. Bunlar; höyük, akropol, düz arazi yerleşimi, kurumuş nehir yatağı, Tümülüs ve nekropoldür.

Arkeolojinin Tarihçesi

Insanligin geçmisini aydinlatma yolunda çok eskiden beri bir takim arastirmalar yapilmistir. Baslangiçta tarih ve felsefeyi açiklamada kullanilan arkeoloji,daha sonra bu bagimliliktan kurtulmus ve bir bilim dali kimligi kazanmistir. 15.-16. yy. Avrupa'sinda arkeolojinin bir bilim disiplini içersinde ortaya çiktigina tanik oluyoruz.Bunun da nedeni Rönesans hümanistlerinin Antik Çag sanat yapitlarina yönelmeleriydi.Yunan ve Roma sanatina duyulan ilginin giderek artmasi ve 18.yy.'da Italya' da Pompei ve Herculaneum kentlerinin kazilmasi,arkeolojinin gelismesinde önemli rol oynar. Arkeoloji'nin bilim haline gelmesinde ve Arkeoloji'ye bir metod oluşturmasında en büyük katkiyi Alman J.J.Winckelmann (1717-1769) saglamistir. Winckelmann, o güne dek yapilan kazilar üzerine yazdigi yazilarla ve hazirladigi tas koleksiyonu kataloguyla Arkeoloji alaninda çalisan ilk bilim adami olur. Bu nedenle kendisi, " Arkeoloji"nin babasi sayilir.O güne dek yalniz Filolojiye dayanarak yapilan geçmis kültürlere ait açiklamalin yeterli olmadigini gören Winckelmann mitolojiden yararlanmaya;bunun ötesinde,eski insanlari yasayislarini,yapitlarini ve kültürlerini ögrenmek için,onlarin yer altinda kalmis sanat ürünlerini kazi yaparak aydinliga çikarmanin gerekliligine inanmistir.

Arkeoloji Nedir?

Arkeoloji, "eski kültür ve uygarlıkları onlardan kalan maddi kalıntıları açısından inceleyen; yer ve zamanını saptamakla uğraşan bir bilimdir". Maddi kalıntılar terimiyle insan elinden çıkan, insan düşüncesinin ürünü olan eserler,alet ve malzeme ile ev eşyaları,sanat yapıtları kastedilir.

Bu yönüyle arkeolojiyi,geçmiş zaman insanlarının "el emeği göz nuru " olarak tanımlayabiliriz. Eski Yunanca'nın "Arkhaios" (eski) ve "Logos" (bilim) kelimelerinden türetilmiş olan arkeoloji kelime olarak (Osmanlıca "Atikiyat") "Eskinin Bilimi" anlamına gelirse de, diğer bütün bilim dallarının kaynağı " anası " durumundadır.

Amacı

Arkeoloji biliminin amacı, ışık tutarak geçmişi canlandırmak, ilk çağ insanını düşünceleriyle ve bunların sonucu gerçekleştirdiği yapıtlarla günümüz insanına derinlemesine tanıtabilmek, onu anlamasına yardımcı olabilmektir. Bu amaçla, eski kültür kalıntılarını bulup ortaya çıkarıp, tanımlayıp, aslında uygun bir biçimde tekrar kurarak geçmiş kültürleri yorumlayarak aydınlatmaya çalışır.

Faydası

Arkeolojinin Tarihi

Arkelojinin ortaya çıkışı geçtiğimiz yüz yılda yani 19. Y.Y.'de olmuştur. Daha önceleri insanlar geçmiş ile ilgili bilgileri antik tarihçilerden öğreniyorlardı. Fakat verilen bilgiler çok eskiye uzanmamaktaydı. Bunun yanısıra kutsal kitaplarda bir takım efsanevi tarihi bilgiler vermekteydi(özellikle tevrat). İlk eski eserlere ilgi ve arkeolojinin bir disiplin olarak orataya çıkması 15. ve 16. Y.Y. 'lara rastlar. Bunun nedeni Rönesans hümanistlerinin antik çağ sanat yapıtlarına yönelmeleriydi. Gene 15. ve 16 Yüzyıllarda İtalya'da papalar, kardinaller ve soylular eski yapıtları toplamaya ve yeni yeni antik sanat ürünlerinin bulunması için yapılan kazılara mali destek sağlamaya başladılar. Bu sırada Kuzey Avrupa'da da antik kültürlere benzer biçimde ilgilenen kişiler ortaya çıktı, onlarda İtalya'daki koleksiyonculara özenip eski yaptları toplamaya giriştiler. Böylece tarihte ilk kez eski yapıt koleysiyonculuğu başladı.