Sanat Dersi

Sanat Tarihi

Lâle Üslûbu veya Lâle Devri (1703-1730)

Devrin çiçek merakı, mimariye de etki etmiş, mimari şekiller ve hatlarda, çiçek ve bitki kıvrımları gibi eğri şekillere doğru gidilmiş ve klasik üslûbun ağırbaşlı şekillerinden uzaklaşılmıştır. Klasik dönemin son eseri olan Yeni Cami'den sonra, Osmanlı klasik mimarisi son bulur ve artık tekrarlanmaz. Cami yapımı da durur. Lâle Devri'nin kasırları, köşkleri, özellikle Kâğıthane Kasırları, Patrona Halil isyanıyla yakılıp yıkılmıştır. Bu bakımdan sivil mimariden örnek olarak bugüne pek bir şey kalmamıştır.

Bu dönemin en karakteristik yapıları, küçük kubbeli ve geniş saçaklı çatılarla örtülü, zengin cephe süslemeli, bazen dört köşeli, bazen de altı köşeli aynı zamanda sebil olan çeşmelerdir. Bunların en ünlüleri Sultan III.Ahmet Çeşmesi (1729), Azapkapı Çeşmesi(1733), Üsküdar Çeşmesi(1732) ve Tohane Çeşmesi (1732)'dir.

Devamını oku

Klasik Üslûp veya Yüksek Devir (1501-1703)

Camiler:

Üç Şerefeli veya Beyazıt Camisi'nin inşasından, Sultan III. Ahmet zamanına kadar ki devirdir. Yapılardaki plan daha geniş ve olgundur. Kubbeler kasnak üzerine oturtulmuş, mukarnaslı ve baklava dilimli sütunlar kullanılmıştır. Kubbeleri tutan kemerler, büyük sütunlara dayandırılmış ve oranlar güzelleştirilmiştir. Bu üslûbun en önemli özelliklerinden biri de, yarım kubbelerle yarım kubbelerle cami sahınına büyük bir genişlik verilmesidir. Minareler daha uyumlu bir şekil almış ve cümle kapıları Selçuklulardaki gibi, iki tarafı oyuk hücreli büyük taçkapılarla süslenmiştir.

Devamını oku

Bursa Üslûbu veya Erken Devir (1335-1501)

Camiler:

İznik ve Bursa gibi şehirlerde yapılan binalardan, İstanbul'da Beyazıt Camii'nin inşasına kadar olan zamanı içine alır. Bu üslûptaki binalar, Türkistan ve Selçuk binalarını andıran ve Selçuklular'da devam eden şekillerdir. Kubbeler doğrudan doğruya köşe bingileri üzerine oturtulmuş ve sütun yerine ayaklar kullanılmıştır. Bu ilk devirde yapılmış binalarda, Küçük Asya'daki Türk anıtlarında uygulanan programın ve planın dikkate değer bir değişikliğe uğradığını görüyoruz. Çok kemer gözlü cami planı basitleştirilmiştir. Büyük alanları, yan yana getirilmiş küçük kubbelerle örtme imkanı veren haç şeklindeki plan genelleşmeye başlamıştır. Her türlü gereksiz motiflerden sıyrılan süsleme sanatının, daha zengin fakat, hem sade ve hem de açık hale geldiğini görüyoruz.

Devamını oku

Osmanlı Dönemi Mimarisi

Osmanlı Mimarları, geçmiş devirlerdeki Türk mimari ekollerinden farklı olarak mimaride, sadeliği ve mimarinin kendisinden doğan güzelliği tercih ettiler. Yapıların üstünü örtme konusunda özellikle kubbeyi uyguladılar. Düğer örtü sistemleri ikinci plânda kaldı. Osmanlı mimarisinde son derece çeşitlilik arz eden mimari tipler, o zamana kadar ulaşan mimari form ve plân anlayışını geliştirerek, geleneksel mimarideki birçok sorunu başarı ile çözdüler.

Osmanlılar, Türk dünyasının her tarafından getirttikleri mimarlara yaptırdıkları binalarda bütünüyle Türk karakterini yaşatmışlardır. Selçuk ve beylikler devirlerinde yapılan binalarla ve özellikle Karaman Beyliği eserleriyle, Osmanlılar devrindekiler karşılaştırılacak olursa, bu gerçek daha açık bir biçimde ortaya çıkar.

Osmanlılar dönemi Türk mimarisinin zaman ve üslûp açısından geçirdiği safhalar, başlıca altı devre veya üslûba ayrılır:

Devamını oku

Osmanlılar Dönemi Türk Sanatı

Oğuz boylarının Kayı boyuna mensup olan Türkler, 12299'da Söğüt'te Osmanlı devletini kurdular. Zamanla, çağının en kudretli imparatorluğu haline gelen bu siyasi teşekkül zamanında, Türk Sanatı da evrensel bir sanat olarak Dünya Sanat Tarihi'ndeki seçkin yerini aldı.

Devamını oku

Süslemeler

Anadolu Selçukluları'nda özellikle taş, çini, yalancı mermer üzerine işlenmiş birbirini kesen sekizgenlerden, altıgenlerden, yıldızlardan doğan çeşitli geometrik motifler, dörtlü düğümler, gamalı haçlar, mukarnaslar, rozetler, madalyonlar, palmet, lotus, kıvrık dallar, rûmiler, hataîler, Kûfî ve nesih yazılar yaygın biçimde kullanılmıştır. Bunların yanısıra insan, melek ve hayvan figürleriyle sıkça karşılaşılmaktadır. Uygur Turfan resimlerini hatırlatan insan figürleri, yuvarlak yüzlü, çekik gözlü, küçük ağızlı, ince burunlu tiplerdir. Bir elinde mendil ya da kadeh tutan, bağdaş kurmuş biçimde oturan (Türk oturuşu) hükümdar motifine çinilerde, yalancı mermer kabartmalarda ve maden sanatında rastlanmaktadır.

Devamını oku

Anadolu Selçuklular Mimarisi

a) Camiler

XIII. yy.'ın Selçuklu camilerinin çoğunda, kimi küçük ayrılıklarla, örtü düzeni, çok ayağa oturan şema uygulanmıştır. Dönemin ilk önemli yapısı XII. yy.'ın ortalarından kalma Konya Alâaddin Camii, iki ana bölüme sahip bir eser olarak karşımıza çıkar. Doğu yöndeki çok ayaklı düz damın aksine, batı yöndeki yine düz çatılı olan kısma geçmeden önce, mihrap önü kubbesinin arkasında bulunan bir eyvan (veya eyvana benzer bölüm), ile İran-Türk mimarisi ilişkileri öne çıkar. Abanoz minber, çini mozaik süslemeli kubbe ve mihrap, caminin mimari açıdan en ilgi çeken bölümleridir.

Devamını oku

Anadolu Selçukluları

Anadolu'da iki yüzyıla yakın bir süreci kapsayan ve Orta Asya kökenli Türk göçebe sanatının izlerini taşıyan Anadolu Türk sanatı, mimarlıktan bezemeye ve el sanatlarına kadar damgasını vurmuştur. Doğudan getirilen unsurlarla Anadolu'nun yerel gereçleri ve geleneksel teknikleri birleşerek, yeni bir bireşime ulaşılmaya çalışılmış; ancak, kesin bireşim Osmanlı sanatıyla gerçekleşmiştir.

XIII. yy.'dan başlayarak Anadolu mimarlığında söz sahibi olan Anadolu Selçukluları; cami, medrese, türbe, tekke-zaviye, kervansaray, han, hamam, köşk, saray ve köprü gibi değişik işlevlerde bir çok yapı üretmişlerdir. Bu yapıların çoğu devletin merkezi olan Konya ve çevresinde bulunmaktadır.

Devamını oku

İslamiyet Öncesi Türk Resim Sanatı

Eski Türkler'de resim sanatının doğuşu, bozkır kültürünün başlangıcına kadar geri gider. Proto-Türk devri ve Hun devrinde, Türkler için kendine özgülük yanı da olan resimden, daha doğrusu tasvir sanatından söz edebiliriz.

En erken devirlerden itibaren görülen kaya resimleri (petroglif), kaya ve mağara yüzeyleri üzerine yapılmışlardır. Bunlardan bazıları boya ile yapılmış, bazıları da kazıma ve çizme yoluyla gerçekleştirilmiştir.

Kaya resimleri, Orta ve İç Asya'da miladdan önceki bin yıllardan, M.S.14. ve15.yüz- yıllara kadar çok çeşitli konuları kapsar. Özellikle, erken tarihli örneklerde, av kültürü ve sembolizmini yansıtan resimler egemendir. Bu resimlerin bazılarında sembolik anlamları ihtiva eden "hayvan mücadele sahneleri"nin proto-tiplerini ve sonraki bazı örneklerini meydana getiren birbirleriyle mücadele eden hayvan figürlerine rastlıyoruz. Zıt kavramların mücadelesini (iyi, kötü, aydınlık, karanlık vb.) sembolize eden bu mücadele sahneleri, insan-hayvan mücadele sahneleriyle beraber, tarih öncesi devirlerdeki "hayvan-ata" inancı ve "hayvan biçimine girme" teması ile ilgilidir.

Devamını oku

Memluklular

Osmanlılardan önce Mısır'da sanat alanında en büyük varlık gösteren Türk devletidir. Memlûklular siyasi tarih literatüründe, genellikle Bahri (Türk) Memlûklular (1250-1517) ve Burcî (Çerkez) Memlûkluları (1382-1517)olmak üzere iki kısımda incelenirler. Biz burada, Türk Memlûkluları'ndan bahsedeceğiz.

Memlûk mimarisinde yeni etkilerin yanında, daha önceki Türk mimarî geleneklerine bağlı kalındığını görüyoruz. Mimari eserler genellikle külliye halinde ele alınmış, esas itibariyle taş malzeme kullanılmıştır. Dört eyvanlı avlulu plan şeması, yüksek kasnaklı kubbe tipi, düğümlü geçmeli renkli taş süslemeler gibi, Zengilerden gelen sanat ve mimarlık unsurları devam etmiştir. Yapıların dış görünüşlerinde, cephelerde, nal kemer ve çifte pencere gibi unsurlarda, Batı İslâm dünyasından gelen tesirler de görülmektedir. Memlûk mimarisinin en önemli özelliklerinden birisi de, yapıların büyük boyutlarda ve külliye olarak ele alınmaları sebebiyle, şehirciliğe büyük katkılarının olmasıdır.

Devamını oku

Zengiler

Türk Sanatı Tarihi için önem arz eden Atabeklerden Zengiler (1127-1262), Suriye ve Irak çevresinde hüküm sürdüler.

Zengilerin mimarisi, Selçuklu mimarisinin formlarını Suriye-Irak bölgesine getirmiştir. Çok ayaklı cami şemasının etkili olduğu bir mimari anlayışı benimsemişlerdir. Bu devirden günümüze gelen camiler, diğer Atabekler, Eyyubî ve Memlûk devirlerinde değişikliğe uğramışlardır. Bu yapılar arasında en önemlileri Rak'a, Hama ve Halep Ulu Camileridir. Özellikle yuvarlak formlu Orta Asya kökenli Türk tipi minare, cami mimarisinde Türk unsurlarının da yer aldığını gösteriyor. Camilerde olduğu gibi, medreselerde de birçok mimari şema ve unsurlar da Türkler tarafından geliştirilmiş ve böylece bu bölgelerde yeni bir sentez oluşturulmuştur.

Devamını oku

Büyük Selçuklular

Vaktiyle Göktürkler'in temel unsurunu teşkil etmiş olan Oğuzlar'ın (Oğuzlar, Müslüman olunca Türkmen adını aldılar) Kınık oymağından Dokak oğlu Selçuk ve torunları tarafından, Horasan'da kurulmuş olan devlet, Sultan Tuğrul Bey, Alparslan ve Melikşah devirlerinde, kısa zamanda bir imparatorluk haline gelmiştir. Sultan Tuğrul Bey, 1040'da Rey şehrini merkez yapmıştır. 1157'de Sultan Sencer'in ölümünden sonra, 1193'e kadar İran'da Irak Selçukluları hakim olmuş, Sultan III. Tuğrul'un ölümüne kadar devam etmiştir.

1. Mimarî

a) Camiler

Devamını oku

Gazneliler

Gazneli sanatı (963-1186), İslâmiyet'ten sonraki Asya - Türk sanatının ikinci önemli dönemini oluşturur. Bu dönemin mimarisinde, taşın yaygın olarak kullanılışı ve taş süslemeler açısından, Anadolu Türk sanatı ile yoğun ilişkileri vardır. Gazneliler, konumları gereği, Hint kül türü ile İran arasında bir köprü vazifesini de görmüşlerdir.

1. Mimarî

a) Camiler


Gazneli mimarisi, ağaç direkli ve ahşap düz çatısı ile, Anadolu'daki ağaç direkli camileri hatırlatan "Arus-ül Felek" camisi ile başlatılır. Hindistan'dan getirilen ağaç direkler üzerine çatı ile örtülü, kırmızı altın ve lâcivert taşının da kullanıldığı çok zengin süslemeleriyle gözleri kamaştıran bir yapı idi.

Devamını oku

Edebiyat

Uygur hanlığının vârisi sayılan Karahanlı devletinde edebiyat dili Uygur-Karluk ve Oğuz-Kıpçak dillerine dayanıyordu. Edebiyatın biçim, tür ve nitelikleri ise, büyük ölçüde Arap ve İran edebiyatlarından etkilendi. Bozkır kültüründen geçiş aşaması olan bu dönemin en önemli eserleri, Kaşgarlı Mahmut'un "Divan-ı Lügat-it Türk" ü ile Yusuf Has Hacip'in "Kutad gu Bilig" idir. Karahanlı dönemi Türk ağızlarının zengin bir sözlüğü olan Divan-ı Lügat-it Türk'de yazar, sözlükleri açıklarken dörtlüklerden oluşan hece vezniyle destan, ağıt, lirik şiir türünde örneklere, atasözlerine yer verir. Sergilediği anonim eserler arasında, tek şair olarak da, Çuçu'nun adını anar.

Kutad gu Bilig aruz vezniyle ve mesnevî, kaside gibi İslâm edebiyatının ortak özellikleri kullanılarak yazılmıştır. Devlet yönetimi, İslâm dini ilkelerine uygun biçimde iyi insan olma yollarını, ahlâk kurallarını konu edinir. Yer yer toplumsal hayatı, kurumları, folkloru ve inançları dile getirir.

Ahmet Yesevî'nin tasvvuf düşüncesiyle temellenen "Divan-ı Hikmet" i, bazıları aruz, bazıları da hece vezninde söylenmiş şiirlerden oluşur.

Devamını oku

Keramik Sanatı

İslâmiyet sonrası Türk keramik sanatı, Karahanlılar'la, hatta onların İslâmiyetten önceki devri olan Karluklular ile başlar. Karluk keramiğinde, Uygurlardan gelen süsleme motiflerini görüyoruz. Karluk ve Karahanlı devirlerinde kırmızı ve beyaz hamur kullanılmış, sigrafitto, taraklama, noktalama gibi birçok teknik uygulanmıştır. Bu teknikler bazen bir arada kullanılıyordu. Bu keramiklerde dikkati çeken husus, figüratif konuların yerini, yavaş yavaş bitkisel ve geometrik motiflerin hakimiyetine bırakmasıdır.

Karahanlı keramiklerinde süslemeler, bir merkezden kaynaklanarak yayılır. Tabakların kenarlarında süsleme bordürlerinin yanında, kûfî yazı şeritleri de dikkati çekmektedir. Karahanlı keramiklerindeki bitkisel motifler ve bunların oluşturduğu düzenlemeler, Hıtaî (Hatayi) tarzı süslemelerin kaynağına işaret etmektedir.

Devamını oku