Mısır Heykelciliği
Firavunlar dönemi Mısır’ı için, bir heykel hareketli bir varlık kadar canlıdır. İlahi bir varlık, bir kralın veya daha başka bir kişinin görüntüsü biçiminde yontulan heykel fazla değer taşırdı. Heykel, temsil ettiği kişinin canlı bir varlığıydı. Bu yüzden kimin heykeli olduğunu ve o kişinin özelliklerini heykel üzerine yazmak önemliydi. Hiyeroglifle yeterli açıklamalardan yoksun anonim bir heykel gücünü yitirirdi. Canlılığını kaybeder, madde boyutuna indirgenirdi.
Mısırlı heykelciler genelde granit veya porfir gibi sert taşlarla çalışırlardı. Tutkuyla ortaya konulan biçimlerdeki amaç, sonsuzluğa ulaşmaktı. 3 000 yıl boyunca üslup hiç değişmedi. Cepheden görüntü kuralına sıkı sıkıya bağlı kalındı. Baş, gövdenin üst bölümünün ekseninde, kollar bedene yapışık konumdaydı. Bu da kişiliklere kutsal bir boyut kazandırıyordu.
Mısır sanatı çoğu zaman bir alçak kabartma sanatı olarak karşımıza çıkar. Çıkıntılar azdır. Yılan-Kral Steli’nde olduğu gibi (M.Ö 2900’e doğru) kişiler profilden resimlenir. Bu eserdeki şahin-yılan karışımı figür, boş bir fon üzerinde en sade haliyle belirir. Tahta, seramik veya cam hamurundan yapılmış heykelciklerin yanı sıra dev heykeller de bulunmuştur. Büyük kaya parçalarına oyulmuş sfenksleri bu dev heykellerin en güzel örneğidir. Akıl almaz büyüklükte bir kayadan yontulmuş insan başlı dev aslan heykeli Gize Sfenksi (M.Ö. 2500’e doğru, Kahire yakınlarında) hem kültesellik, hem de bütünlük görüntüsü açısından değer taşır. Pençeler ise taşınıp getirilen ekleme taşlarla yapılmıştır.
Eski Mısır dünyasında resim sanatı ebedi, sürekli ve kutsal olanı ifade etmek için kullanılmıştır. Mısır resim sanatı örneklerinin, büyük tapınaklar ve mezar anıtları içinde yer almasının nedeni de budur. Bu çevrede en önemli uğraşlardan birini tanrıların ve ötedünya sorunlarının oluşturması, ressamların gerçekçi üslup eğilimlerinde bile bu kavramlarla uğraşmasına yol açmıştır.
Eski Mısırlılar duvar süslemesine çok düşkün bir topluluktu. Tapınaklarda ve mezar odalarında boş bırakılmış bir duvar yüzeyine hemen hemen hiç rastlanmıyordu. Duvarlar ya basık rölyef şeklinde ve üzerleri boyanmış kabartmalarla, ya bir çeşit resim dili olan hiyeroglif yazılarla ya da doğrudan resimlerle döktürülüyordu. Boyanın önemli bir tamamlayıcı öge olarak yer aldığı, çoğunlukla pek alçak rölyef tekniğinde olan ve bazen de yüzey içine oyulmuş olan kabartmaların resim sanatı içinde yer alabileceği de düşünülegelmiştir. Buna rağmen Eski Mısır resim sanatının karakteristiği olan işler, mezarların içindeki, boyalı duvar resimleridir. Bu eserlerin yer aldığı anıtlar eski Thebes şehri çevresinde; ünlü Krallar ve Kraliçeler vadi-lerindedir. Firavunların yanı sıra soylu kişilerin mezarları da aynı bölgelerde bulunmuştur.
Thebes mezarlarını süsleyen ve Eski Mısır sanatının değişmez figür stilizasyonunu gözler önüne seren bir örnektir.
Resimlerin içinde yer aldığı büyük mezar anıtları, III-VI. sülaleleri kapsayan Eski Krallık döneminde (M.Ö. 2778-2263) inşa edilmiş dört köşe planlı, tuğla ya da taştan yapılmış sağlam yapılardır. Mastaba adı verilen bu yapılar doğu yönünde uzatılarak bir kült (ibadet) odası y& da bir şapelle bütünlenmişlerdir. V. sülale döneminde mastabalara birçok odalar eklenmiştir. Bu mastabaların en tipik örnekleri eski Memphis dolaylarındaki Sakkara mezar alanındadır.