TEMEL SANAT EĞİTİMİ
K o n u
Atatürk ve sanat. Sanatın önemi ve gerekliliği, Bilim ve sanat. Tasarım, araştırma, yaratıcılık, görme, algı .
K o n u
IŞIK
* Düzenleme
* Ton çubuğu - Yorum
MALZEME :
Kurşun kalem, resim kağıdı..
AMAÇLAR :
* Temel malzeme olan kurşun kalem ve kağıdı en ince özelliklerine göre tanıtmak ..
* Düzenlemede ışığın açık - orta - koyu değerlerinin öğrenciler tarafından doğru görülebilmesini sağlamak.
K o n u
NOKTA
* Nokta elemanı ile soyut düzenleme ( siyah – beyaz )
* Doğadan seçilen formun açık - koyu değerlerinin noktayla çalışılması
* Farklı programların kendi diliyle, tekniğiyle “nokta” konulu yorum. İlişkilendirmeye, yaratıcılığa dayalı bir çalışma, tasarım, gösteri vs.
MALZEME :
Resim kağıdı, kurşun kalem,cini mürekkebi,fırçalar, çeşitli uçlar, rapido,pilot k
AMAÇLAR :
* Resmin temel elemanı olan noktanın resim dilindeki önemini kavratmak.
* Sanatta, yaşamda, bilimde nokta,
* Biçimi oluşturan elemanlardan nokta ( tanımı ) ile yüzey değerlendirmesi
* Farklı disiplinlerle “nokta” konulu ortak bir çalışma yapma, ortak bir düzenleme tasarlama.
K o n u
ÇİZGİ
* Çizgi üzerine araştırma ve denemeler
* Çizgi çeşitleri ( şekillerine, kalınlıklarına, koyuluklarına göre )
RENK
Ekşi : Hava prensibi = Sarı - Limon - Turunçgiller
Tuzlu : Su prensibi = Yeşil, yeşil - mavi - lahana, pırasa
Tatlı : Ateş prensibi = Kırmızı, pembeye kadar - elma
Acı : Yer prensibi = Derin maviden viyolete kadar – patlıcan
( Newton, Chevral ( Şevral )-, Helmholtz ( Helmaz )-,Empresyonistler renk üzerine araştırma yapmışlardır.)
Işınların tümünü alan bir yüzey hepsini olduğu gibi yansıtırsa söz konusu yüzey beyazdır. Siyah cisimler ise gelen ışığın hepsini yutar. Kırmızı cismin bu rengi, kırmızı hariç bütün ışınımları yutarak alıkoymasından kaynaklanır. Eğer bütün ışınımlar eşit oranda yutulursa cisim gri gözükür. Şu halde renk maddenin ışık üzerine etkime tarzından başka birşey değildir ve Tundall' ın ifadesine göre ışığın uğradığı işlemin sonucudur. ( Dalga boyu en kısa kırmızı, en uzun mor dur. )
MAVİ : Koyu tonlarda ya da yoğun olarak kullanıldığında moral bozan, kasvet veren bir etki, açık tonlarda kullanıldığında veya beyazla karıştırıldığında yatıştırıcı ve güven veren bir etki yaratmaktadır.
Mavi sindirmeyi ve korumayı sembolize eder.
YEŞİL : Kullanıldığı mekanda sakin, barışçıl, hassas, yumuşak bir etki yaratmaktadır. Neşe ve sükuneti ifade etmektedir.
SARI : Kullanıldığı mekanda uyaran, neşelendiren, dikkat çeken bir etki yaratmaktadır. genişlemeyi, iletişimi ifade etmektedir.
KIRMIZI : Kullanıldığı mekanda heyecanlandırıcı, uyarıcı bir etki yaratır. Beyazla karıştırıldığında cana yakın bir etki uyandırmaktadır. Kırmızı enerji ve gücü ifade eder.
PEMBE : Küçük alanlarda kullanıldığında zenginliği ve önemi vurgular, geniş alanlarda ise rahatsız edici bir etki yaratmaktadır.
KAHVERENGİ : Kullanıldığı mekanda mutsuz, kederli ve melankolik bir etki yaratmaktadır. Ancak sarı veya beyazla birleştirildiğinde dinlendirici ve rahatlatıcı bir etki yaratmaktadır.
GRİ : Maviye doğru giden tonlarda kullanıldığında kasvetli, beyaza doğru giden tonlarda kullanıldığında ise huzurlu bir etki yaratmaktadır.
BEYAZ : Kullanıldığı bir mekanda güneş ışığını yansıtıyorsa uyarıcı, neşeli bir etki yaratmaktadır.
Ateşin sarı - kırmızı rengi sıcak renk çağrışımını; buzun mavi - yeşil rengi soğuk renk çağrışımını oluşturması, rengin sıcak ve soğuk renkler olarak ikiye ayrılmasına neden olmaktadır.
SICAK RENKLER : Kırmızı, sarı, turuncu
SOĞUK RENKLER : Yeşil, mor, mavi
Ara renklerden mor ve yeşil kendilerini oluşturan sıcak ve soğuk renklerin miktarına bağlı olarak değişir. Kesin bir sınır koymak mümkün değildir. Renk, görsel olarak algılanan, bir çok duygusal etkinliğe sahip olan ve estetik amaçlara hizmet veren bir elemandır.
Rengin yapısal niteliklerine bağlı olarak duygusal etkinlikleri aşağıda özetlenmektedir.
1- Renk kullanıldığı mekanı etkilemektedir. Örneğin bir mekanda parlak renklerin yoğun olarak kullanılması heyecan ve neşeli bir etki yaratırken; sakin ve pastel tondaki renkler dinlendirici bir etki yaratmaktır.
2- Mekana birlik ya da çeşitlilik kazandırır. Sıcak veya soğuk grup içindeki benzer renk düzeni veya tek renkten oluşan bir düzen birlik duygusuna katkıda bulunurken; farklı renklerden oluşan bir düzen çeşitlilik duygusu vermektedir.
3- Malzemenin öz - niteliğini ifade eder
4- Renk formu belirler. Bir çizgi, iki boyutlu bir yüzey ya da üç boyutlu bir hacim, çevresiyle, geri planıyla karşıt renklerin kullanımıyla belirlenmektedir.
Hue - Renk: Bir rengi diğerinden ayıran niteliktir. Hue, renk tekerleğinde ya da spektrumunda rengin durumunu gösterir. Kırmızı, sarı diye adlandırdığımız kavramlar hue ( renk )' tir.
RENKLERİN GENEL SINIFLANDIRILMASI
KONTRAST / ZIT RENKLER
Sarı ------------------ Mor
Kırmızı --------------- Yeşil
Mavi ------------------ Turuncu
ARMONİ / BÜTÜNLEYİCİ RENKLER
Mor ------------------ Mavi
Kırmızı -------------- Orange
Sarı ----------------- Yeşil
RENKLERİN ETKİLERİ
Mekan içindeki konumlarına göre değişiktir.
TURUNCU
Üstten Koruyucu, himaye edici
Yandan Sıcak, cana yakın
Alttan Yakıcı
KAHVERENGİ
Üstten Ağır,örtücü
Yandan Toprak gibi kuşatıcı Yersel, toprağımsı,
Alttan Emniyetli
AÇIK MAVİ
Üstten Hafif,göksel,uçma isteği
Yandan Soğuk,uzaklaştırıcı
Alttan Düz pürüzsüz harekete geçirici
SARI
Üstten Hafif, açık, neşeli
Yandan Teşvik, tahrik edici, Ayaklandırıcı, Uyarıcı
Alttan Zıplama hissi
SICAK - AÇIK RENKLER
Üst : Fikri çalışmayı hızlandırıcı
Yan : Aktiflik verici, yakınlık hissetme
Alt : Kolaylaştırıcı, Hafifletici
SICAK - KOYU RENKLER
Üst : Kavrayıcı, örtücü, ağır,
Yan : Kavrayıcı, çevreleyici, enerji dolu, saran, kuşatan
Modelin hacim ve derinliğinin belirgin hale gelmesini sağlayan kavrama ışık-gölge denir. Işık kaynakları güneş, ay ve suni aydınlatma araçlarıdır. Işık kaynağı eşyanın her tarafını aynı derecede aydınlatmaz. Işığa yakın olan yerler aydınlık, ışığı görmeyen ve uzak yerler karanlık, ışık ve gölge arasında kalan yerler ise eşyanın esas rengini verir. Işığın aydınlatma derecesine ton denir. Bir kaynaktan aydınlatılan varlıkların ışık ve gölge durumunu incelersek başlıca 4 değer görürüz.
1- Açık ton ( ışıklı kısım ): Işığın eşya üzerine doğrudan doğruya geldiği en aydınlık kısımdır. Bu kısım eşyanın öz rengini vermez.
2- Öz ton :Işığın eğik olarak geldiği olarak geldiği, yansımaların ve parlamaların olmadığı kısımdır. Bu kısım eşyanın öz rengini verir. Yuvarlak cisimlerde bu bölge açık tonla koyu ton arsında bir geçiş yaptığı için bu kısma pasaj denir.
3- Koyu ton ( öz gölge ): Eşyanın ışık almayan, en koyu olan kısımdır. Açık - koyu ton, bir rengin ışıktan gölgeye geçerken aldığı ton dereceleridir.
4- Düşen gölge : Eşyanın fona ya da zemine düşen gölgesidir. O eşyanın biçimini yansıtır. Eşya üzerindeki ışığın yansıması ile fon üzerinde meydana gelen aydınlatmaya ise refle denir.
Işığın kendi öz yapısına veya cisimler tarafından yayılma şekline bağlı olarak göz üzerinde yaptığı etkidir.
Çeşitli cisimlerden yansıyarak gelen ışınların görsel algı sonucu kişide oluşturduğu duygudur. Diğer bir deyişle renk Işığın cisimlere çarptıktan sonra yansıyarak görme duyumuzda bıraktığı etkiye denir. Güneşli bir günde renklerin daha parlak ve canlı olmaları, kapalı havada ise parlaklığını ve canlılığını kaybetmeleri ve olduklarından koyu görünmeleri rengin ışığa bağlı olduğunu gösterir. Işık olmadığı zaman herşey, şekil ve renk olarak karanlıkta kaybolur. Fizikçi Isaak Newton 1676’da, prizma yardımı ile güneş ışığının kırılmasını sağlamış ve renklere ayrışan tayfını net bir şekilde göstermiştir. Güneş ışığı bir prizmadan geçirilince 7 renk grubu meydana gelir. Güneş ışığında depo olmuş bu renkler bir eşya üzerine geldiğinde o cisim renklerin bir kısmını yutar, bir kısmını da yansıtır. Bu olayın sonucunda cisimler bize yansıttığı renkte görünürler. Güneş ışığındaki renk grubunun uçları birleştirilirse de renk çemberi meydana gelir.
Bir görme olayında :
* Işınların göze gelmesi --- Fiziksel
* Bu ışınların karşısında gözde ortaya çıkan işlemler --- Fizyolojik
Elişi kağıtları, gazete kağıtları, dergi vb. kağıtlar kısaca her tür malzeme istenirse yırtılıp ya da makasla kesilip bir yüzey üzerine yapıştırılarak düzenleme yapılır. Resimler ya parçalanarak ya da bütün olarak değerlendirilebilir. Kağıdın dışında başka malzemelerde kullanılabilir.( İplik, kumaş, makarna vs.)Sonuç olarak sanatsal nitelik taşımayan malzemeler bir araya getirilerek kompozisyon oluşturulur. Böylece sanatsal bir anlam yüklenir. Dada cılarca yaratılmış bir tekniktir.
Kolaj çalışmalarından örnekler; J. Uelsman ( foto ), Man Ray, Picasso, Max Ernst ( asamblaj )
YAĞLI BOYA RESİM TEKNİĞİ
Rönesans’tan günümüze kadar en çok uygulanan ve kabul görmüş resim tekniğidir. Yağlı boya tekniği yapım sırasında kısmen hata kabul eden bir tekniktir. İstenmeyen yerler sonradan düzeltilebilir.Yapılan resimler uzun ömürlüdür.Temizlik ve bakımı kolaydır. Yağ (bezir yağı) ve toz boyaların karışımıyla yapılmış boyalara yağlı boya denir. Bu karışımın içine katılan diğer maddeler boyanın kalitesini belirlemektedir. Yağlı boyada aranan başta gelen özelliklerden biri renklerin solmaması, diğeri, üzerinde kabuk yapmadan kurumasıdır. Yağlı boya tekniğinde iyi sonuç almak için: Resim yapılacak sathın iyi hazırlanmasına, kaliteli boya kullanılmasına, incelticilerin kaliteli olmasına, boya paleti, fırçalar ve resim sehpasının kullanışlı olmasına dikkat edilmelidir.Ayrıca güzel resimler yapmak için çok çalışmak gerekir. Çok çalışmak kaliteyi de beraberinde getirir.
Kapatıcı bir tekniktir. Guvaş boya su ile çok az inceltilir. Üst üste sürülerek çalışılır. Kolay bir tekniktir. Su ile inceltilmesi bakımından suluboyaya, üst üste sürülmesi bakımından ise yağlı boya tekniğine benzer. Açık tonlar beyazla elde edilir. Koyu tonlarda renge siyah katılarak elde edilebilir.( Açık - koyu) Ayrıca ışıklı yerlerde sarı , turuncu, gölge yerlerde de mavi, mor renkler kullanılabilir.( Işık - gölge )
Guvaş boya tekniği ile yapılan çalışmalardan örnekler; Kandisky, Klee, A. Archıpenko,
Konu kağıda ya hiç çizilmeden ya da çizilerek suluboya çalışılabilir. Ancak suluboya şeffaf bir boya olduğu için çok hafif çizilmelidir. Daha sonra kağıt hafifçe nemlendirilmeli, mümkünse kenarlarından yapıştırılmalıdır. Fırçalardaki renk üst üste değil yanyana sürülür. Kağıt nemli olduğu için renkler kaynaşır ve çok güzel pasajlar ( geçiş ) oluştururlar. Açık tonlar su ile inceltilerek elde edilir. Kağıdın beyazlığından dolaylı olarak yararlanılır. Önce açık ve geniş yerler boyanır. Çünkü açık yerleri koyulaştırmak kolaydır. Beğenilmezse değiştirilebilir. Koyuyu açmak zordur. O da bir dereceye kadar nemli süngerle başarılabilir. Geniş alanlarında öncelikli boyanması, çalışma esnasında kağıdın kuruyacağı içindir. Kuruyan yerler tekrar sünger, pamuk ya da fırça ile nemlendirilir. Kağıt çok sulanırsa sonuçlar olumsuz olur. Kullanılan boya tüplerdeyse palete sıkılır ve sulandırılarak kullanılır. Eğer kuru cinsten ise çalışmaya başlamadan önce yumuşasın diye üzerine bir kaç damla su damlatılır. Yanımızda bir deneme kağıdının olmasında yarar vardır. Ayrıca en az iki su kabı olmalıdır. İnce ve kalın suluboya fırçaları da çizgisel ve lekesel çalışmalar için gereklidir.
Çini mürekkebinin sulandırılmasıyla yapılan bir çalışmadır. Tek renk suluboya da kullanılabilir. Konu kağıda hafifçe çizilir ya da çizilmeden çalışılabilir. Sonra kağıt hafifçe nemlendirilir. Kenarları selobantla tutturulabilir. Kağıttaki fazla su süngerle alınır. Açık ve geniş alanlar önce boyanmalıdır. Açık ton beğenilmezse sonra değiştirilebilir. Koyu yerleri açmak zordur. Kurumadan ya da sulandırılarak açılmaya çalışılabilir. Kağıt kuruyacağı içinde önce geniş alanlar boyanmalıdır. Kağıt kuruduğunda sünger ya da pamukla tekrar nemlendirilebilir. Suyun yardımıyla siyahla beyaz arasında bir hayli ton elde edilir. Yalnız çalışmanın titizliği açısından en az iki su kabı bulundurulmalıdır.
Lavi çalışmalardan örnekler; H. Tohaku, Rembrandt, Goya, Turner
Siyah lekelerin beyaz kağıt üzerinde dengeli dağılması, siyah - beyaz çalışmayı oluşturur. Siyah çini mürekkebi ya da siyah guvaş boya ile çalışılır. Mürekkep sulandırılmadan çalışılır ve kağıt ıslatılmaz. Açık yerlerde doğrudan kağıdın beyazlığından yararlanılır. Koyu yerler mürekkeple boyanırken gri yerlerde çizgi kullanılır. Açık - koyu dengesine dikkat edilmelidir. Siyah kağıda beyaz guvaş ile de çalışılabilir.. Kolay ve zevkli bir tekniktir.
Bu teknikle çalışma yapan sanatçılardan birkaç örnek, Kandisky, A. Beardsley, K.Schmidt-Rottluff, E.L.Kirchner, A. Derain, F. Marc, E. Barclach, J.H. Arp, P. Picasso, R.Motherwell, F. Kline, L. Nevelson A.L. Coburn ( Fotoğraf ) A. Sander ( Fotoğraf )
Yaratıcılık, eleştirel bakmak, yeni önermelerde bulunmaktır. Daha önce aralarında ilişki kurulmamış nesneler yada düşünceler arasında ilişki kurulmasıdır. Alışılmışın, bilinenin dışında, farklı, yeni, özgün olmak, problemi görmek, farklı çözüm yollarından giderek yeni sonuçlar çıkartmaktır. Yaratıcılık dünyayı, kendimizi değiştirme eylemliliğidir. Sanatsal yaratma, değiştirme sürecinde öznel iç yaşantının farklı dışa vurumudur. İnsanın deneyimleri, duyarlılığı, algılama tavrı ile yeniden üretimi gerçekleştirmesidir. Rüyalar, hayal gücü, espri ve düşünsellik, dikkat, yargılama, uslamlama sonucu oluşturulan eylemde sonuca farklı yollardan ulaşmadır yaratıcılık. Yaratıcı insan, yaratıcı süreç içinde geçmişinden, entelektüel birikiminden, deneyimlerinden,algılarından, hayal gücünden yararlanarak, çevresini bu bağlamda değerlendirip aktarma yetisi çerçevesinde sezgi ve araştırma ile özgürce yaratıcı ürünler, yapıtlar oluşturur, farklı önermelerde bulunur. Bu nedenle mevcut olaylar, kuramlar yeniden ele alınır, ancak bakış açısı farklıdır. Gidilen yol orijinaldir. Varılan sonuç özgündür. Bu duyarlılık sürecinin sonucunda yenilik vardır.
Yaratıcılık sanat yapıtında olduğu kadar, bilimde ve güncel yaşamda da geçerlidir. Corbusier, “yaratıcılık sabırlı bir araştırmadır” demiştir. Bilgi ve deneyim birikiminden yararlanarak sentezleme sonucu yeni ürünler ortaya koymak gerekir yaratıcılık söz konusu olduğunda. Birbiriyle farklı olan, ilişkisi olmadığını sandığımız şeylerin ilişkisini kurmak ve yeniyi yaratmak gerekir. Matisse, “görmek yaratmanın başlangıcıdır” demiştir. Yaratma bir serüvendir, bir heyecandır, bir duyarlılıktır, kuvvetli bir hayalgücüdür. Bunun için de görmeyi bilmek gerekir.
Hiç noktanın yaşamınızdaki yerini düşündünüz mü?
Nokta düzensizliğin içinde ilk düzen elemanıdır. Yer belirler. Nokta, görsel anlatımın temel ögelerinden biridir. Tek başına durgunluğu ifade eden nokta çoğaldıkça giderek dinamizme, ritme ya da karmaşaya dönüşebilir. Noktalar yanyana geldiklerinde birbirleriyle ilişkiye girer. Yaşamda da böyle değil midir? “Bir elin nesi var iki elin sesi var”, denmez mi? İnsanlar yanyana gelince yarattıkları dinamizmle olumlulukta yaşayabilirler, olumsuzlukta. Önemli olan o birlikteliğin dönüştürme amacının iyi ve güzel olmasıdır. İşte yaşamın hareketi noktaya vurulduğunda, kağıtta düzene dönüştürülmesidir. Yani yaşam bulmasıdır. Önemli olan da yaptıklarınızın ve yaşadıklarınızın arasında bir denge kurabilmektir. Noktaya sanat, bilim, yaşam açısından bakalım. Hiç düşünmüş müydünüz? Evren içinde dünya noktadır. Uzaktaki bir uçan balon, bir uçak nokta görünümdedir. Ya da tam tersi uçaktan aşağıya baktığınızda, gördükleriniz noktadır. Durduğunuz yere bağlı görmek. Noktalar yanyana gelince çizgi olur. Hani insanlar elele tutuşup halay çektiklerinde yada bedenden duvar oluşturduklarında olan. Noktalar yanyana, üstüste, çapraz konduğunda lekeler oluşur. Fotoğrafta gren, yaşamda dokusal görüntüler oluşturur.